Dijital Kurbanlar
Pandemi ile birlikte dijital çağ başladı deniliyor. Zora ki bir geçiş belki de bu yaşananlar. Belli bir kitle dijital çağı zaten yaşıyordu elbette. Ancak pandemi herkesi dijital bir ekosisteme mecbur kıldı. İşimizi dijital, haberleri dijital, iletişimimizi dijital kısacası hayatımızı dijital yaşar olduk. Durum böyle iken bu dijital dünyanın neresindeyiz ve ne kadar güvendeyiz?
Herkes dijital kurban olma adayıdır aslında. Neden mi? Ciddi bir bilgi kirliliği mevcut. Aynı zamanda teknolojik olarak kullanıcılara bağlı veya teknolojiyi sağlayan kuruluşlara bağlı olarak zafiyetler mevcut. Çevrimiçi ve teknoloji yoluyla zarar gören bireyler ve gruplar için adalete giden açık yollara ihtiyacımız var. Yetersiz düzenlenmiş veri hizmetleri ve ürünleri ile fiziksel dünyada oluşturulmuş yasa ve kurallar dijital dünyaya yansımamaktadır. Sonuç olarak, kamuoyunun kasıtlı olarak zararlı dijital davranışların arkasında kimin olduğu konusunda çok az veya hiç bilgisi yoktur. Bu, fiziksel istismarın bilinen biçimlerinin (zorbalık, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, takip, cinsel saldırı, yaşlı istismarı, insan ticareti) kontrol edilemeyen ölçeklerde çoğalmasını sağladı. Örneğin: Her 5 kadından 2'si çevrimiçi cinsel taciz yaşıyor. ABD'de her 12 yetişkinden 1'i rıza dışı pornografinin kurbanı. Derin sahtekarlıkların %96'sı, rızaları olmadan kadınları hedef alan rıza dışı pornografidir. Avustralya'da Covid-19 önlemlerinin yürürlüğe girmesinden bu yana görüntüye dayalı kötüye kullanımda %86 artış oldu. Gençlerin % 59'u çevrimiçi tacize veya zorbalığa uğradığını bildiriyor. LGBTQ öğrencilerinin %48,7'si siber zorbalığa maruz kaldı. Siber suçlular tarafından en çok hedeflenen yaş grubu, 60 yaş ve üstü kişilerdir.
Yukarıda yer alan bilgiler sadece işin ahlaki ve etik tarafı. Teknoloji ile dolandırılan, bilgileri çalınan, yanlış yönlendirilerek çıkar sağlanan, hesapları boşaltılan, bilgi yanlışları sebebi ile zarar gören bir çok insan var. İster ticari ister bireysel zarar görün, zararın türü ve boyutu ne olursa olsun hakkınızı tam olarak arayabileceğiniz veya yasal ile yatırım uygulatabileceğiniz bir devlet veya platform maalesef tam olarak mevcut değil. Bu durum sizin her an dijital bir kurban olma potansiyelinizi oldukça yüksek kılmaktadır.
Mesela çok basit bir örnek ile konuyu açıklamaya çalışalım. Düşünün ki plastik sektöründe hizmet sunan bir firmasınız. Bir ürününüz ile alakalı bir müşteriniz veya bir birey memnun kalmadı ve bu müşteriniz veya birey bir ahlaka sahip değil. Dijital mecraları kullanarak sizin hakkınızda, firmanız hakkında veya ürününüz hakkında para harcayarak bir karalama kampanyası başlatabilir ve siz bu karalama kampanyası ile doğru olmamasına rağmen mücadele etmek durumunda kalabilirsiniz. Dijital platformlar söz konusu olduğundan bir kar tanesi çok kısa sürede bir kar topuna, kar topuda inanılmaz bir hız ile adeta bir çığa dönüşebilir. Sizde bu çığ ile hem zaman hem para hem de para harcayarak yel değirmenlerine bir amansız mücadele vermek zorundasınız. Üstelik bu mücadele sonucunda öyle veya böyle krizi çok iyi yönetmiş olsanız bile dedikodular kalacaktır. Bunu önlemenin veya bu tür kaosları zararsız ve doğru yönetmek mümkün değil mi? Elbette mümkün daha büyük bir çığ yaratmak ve aynı strateji ile cevap vermek. Yani dijital mecralarda güçlü olarak, gerekli tedbirleri çok öncesinde alarak ve bir bilinirliği çok ama çok öncesinde sağlamak ile önlem almak mümkün.
Dijital kurban olmamak için dijital hayatı tanımamız ve onun kurallarına göre yaşamamız kaçınılmaz. Doğru eğitim ve doğru bakış açısı sizi her zaman doğru dijital hayat ile tanıştıracaktır. Şüphe etmek günümüzde bir kusur değil bir yaşam biçimi.