Saraylara Layık Plastik!
Büyük bir konfor alanının içerisinde yaşıyoruz hepimiz. Geliriniz çok mütevazi bile olsa, kullandığımız öyle işlevsel ürünler var ki, 500 yıl önce krallar, padişahlar görse imrenerek bakardı. İçinde bulunduğumuz çağın avantajları ve dezavantajları var elbette. Ancak yine de teknolojinin günümüzde sağladığı faydaları ve hayatımıza kattıklarını düşünürsek, ne denli büyük avantaj sahibi olduğumuzu görürüz. Bu avantajların en önemlilerinden bir tanesi olan plastik eğer tarihin çok daha erken evrelerinde kullanılmaya başlansaydı neler farklı olurdu sizce?
Tarihi yazarken hiçbir zaman geriye dönemeyiz. Tarih metodolojisi “şöyle olsaydı böyle olurdu, tarih değişebilirdi ama şu olsaydı” gibi ifadeler üzerine kurulu değildir. Yine de insanın elinde değildir hayallere kapılıp “acaba Osmanlı İmparatorluğu Amerika’yı keşfetse ne olurdu, I. Dünya Savaşı’nı kazansak tarih nasıl şekillenirdi” gibi fantastik sorular sormamak. Neyse ki burada sıkıcı bir tarih makalesi, bilimsel bir tez değil, biraz kafanızı dağıtacak bir metin yazmak istiyoruz. Eğer Osmanlı İmparatorluğu’nun en şaşalı döneminde plastik olsaydı süreç nasıl gelişirdi sizce?
16. yüzyılda Gücünün doruğunda olan Osmanlı İmparatorluğu, plastik adı verilen yepyeni bir materyalin keşfiyle dünyaya dehşet ve şaşkınlık vermişti. Artık savaş aletleri olarak plastik tüfekler, dayanıklı plastikten yapılmış kırılmaz kılıçlar ve sert zırhlar kullanılıyordu; zaten savaş alanlarının tartışılmaz hakimi olan Osmanlılar, plastiği savaş alanına indirdikten sonra bileği bükülmez olmuş, rakipleri savaş meydanlarından kaçar hale gelmişti. Plastiğin icadında büyük katkıları olan Muhteşem Süleyman, halk nezdinde tıpkı plastik gibi çok büyük saygı görüyordu ve artık Plastik Süleyman olarak anılmaya başlanmıştı! Plastik Süleyman savaş alanında düşmanlarını dize getirirken, bir yandan da Osmanlı İmparatorluğu’nun dört bir yanını plastikle donatıyor, adeta yeniden inşa ediyordu. Pvclerle, plastik zeminlerle, polyester halılarla, dayanıklı plastikten mutfak dolaplarıyla kaplı Osmanlı evleri öyle rahat, öyle konforlu ve şıktı ki Avrupa’dan gelen seyyahlar gözlerine inanmakta güçlük çekiyordu! Bu teknolojiyi elde etmek için nice ajanlar, nice elçiler görevlendirilmişti ancak nafile; plastiğin formülü sadece Osmanlılar’ın elindeydi. Plastikle güçlendirilmiş asfalt yollarla döşenmiş ticaret yollarıyla plastiğin zenginliği bütün dünyaya ithal ediliyordu; Avrupa saraylarının yeni modası, Osmanlı tarzı plastik mobilyalardı! Aristokratlar, krallar plastiğe sahip olabilmek için adeta birbirleriyle yarışıyor, kim sarayını plastikle donatırsa insanların gözünde o kadar büyüyordu!
Tabii ki bu hikaye hayal dünyamızın bir eseri. Ancak yüzünüzü gülümsettiyse, “eğer plastik olsaydı her şey bambaşka olabilirdi” hissiyatını sizlerde uyandırabildiyse ne mutlu bize!