Yolların Fatihi
Yerli otomobil uzun bir süredir ülkemizin gündeminin en önemli parçalarından biri. Adeta yerli otomobille yatıyor, yerli otomobille kalkıyoruz! Bazıları yerli otomobili canından öte savunuyor, bazıları ise bunun mantıksız bir atılım olduğunu savunuyor. İki tarafın da kendince rasyonel sebepleri vardır elbette, ancak bizim konumuz ikisi de değil! Bizim konumuz, Türkiye’de yıllar önce üretilmiş, yabancı bir şirketin motor, şasi ve şanzıman desteğiyle birlikte gövdesi tamamen yerli olan, seri üretime geçilmiş ilk yerli otomobil olan Anadol. “Bu memleketin otomobili” sloganıyla satılan araç büyük bir popülarite kazanmış, ülkenin dört bir yanında yaygın şekilde kullanılmış ve adeta gurur vesilesi olmuştur. Peki bu araç başarısının sırrını neye borçluydu? Plastiğe dersek eğer, “o kadar da değil!” mi dersiniz yoksa doğal mı karşılarsınız?
1963 yılında bir otomobil fuarında şirketin kurucusu Vehbi Koç ile üretim sorumlusu Bernar Nahum’un dikkatini fiber gövdeli bir araç çeker. Fiberglas, saca göre çok büyük avantajlara sahipti ve dönemin büyük otomobil üreticileri tarafından da yavaş yavaş kullanılmaya başlanmıştı. Ağırlık: Fiberglas, düşük ağırlığa sahip bir malzemedir ve bu nedenle fiberglas gövdeli otomobiller, daha hafif olabilirler. Bu, aracın performansını ve tasarrufu etkileyebilir. Cam elyafı ve polyesterin birleşiminden oluşan bir materyal olan fiberglas, yüksek mukavemete sahip bir malzemedir ve bu nedenle fiberglas gövdeli otomobiller, daha güçlü ve dayanıklı olabilirler. Bu, aracın daha uzun ömürlü olmasını ve daha az hasar görmesini sağlayabilir, aracı çürüme gibi talihsiz olaylardan korur. Bununla beraber hafif bir malzemedir ve bu nedenle fiberglas gövdeli otomobiller, daha esnek ve hafif olabilirler; bu durum yakıt tüketimi, sürüş rahatlığı gibi çeşitli etkenlerde artı olarak öne çıkar. En önemlisi ise maliyet: Fiberglas, saca nispeten daha ucuz bir malzemedir ve bu nedenle fiberglas gövdeli otomobiller, muadillerinden daha uygun fiyata sahiptirler. Ne yazık ki bütün bu avantajlarına rağmen fiberglas da, pek çok plastik türevi gibi, itibar suikastine uğramıştır. Eşekler tarafından yendiği (?) samandan üretildiği gibi iddialar mevzubahis olsa da, günümüzde ultra lüks spor araçlarda bile hala fiberglas kullanılıyor olması, bu iddiaların ne kadar manasız ve mesnetsiz olduğunu kanıtlıyor!
Anadol otomobilleri her şeyiyle çağdaştı ve dönemin ruhunu yansıtıyordu ama bundan fazlası da vardı; örneğin Jak Naum tarafından tasarlanan Anadol Böcek tasarım olarak adeta 30 yıl ileriden gidiyordu! Logosuyla, ulaşılabilirliğiyle, havalı görünümüyle Anadol araçları büyük popülariteye sahip olmuş ve halk tarafından ciddi şekilde benimsenmişti. Bu sevimli ve mütevazi araç markası 1984 yılında tarihin tozlu raflarında yerini alsa da, hala karşımıza çıkmaya, gıcır gıcır fiberglas gövdeleriyle pırıl pırıl parlamaya devam ediyor ve görenlerin yüzüne kocaman bir tebessüm yerleştiriyorlar. Bu başarı hikayesinin asıl kahramanının fiberglas olduğunu söylemeye gerek var mı?