Geçmişten Geleceğe
Tarihten ders almayanların yok olduğu bir çağda yaşamak kimseyi şaşırtmamalı. Çünkü tarihten ders almayanların çağı olmaz, mutlaka tarih tekerrür eder. Tarihten ders almanın yöntemi sadece savaşlar değildir. Tarihin her izinden ders almak gerekir. Arkeoloji tarihin her anından ders almanın ve öğrenmenin en önemli ve etkin bilimlerinden biridir.
Arkeoloji, arkeolojik yöntemlerle ortaya çıkarılmış kültürleri, sosyoloji, coğrafya, tarih, etnoloji gibi birçok bilim dalından yararlanarak araştıran ve inceleyen bilim dalıdır. Türkçeye yanlış bir şekilde "kazıbilim" olarak çevrilmiş olsa da kazı, arkeolojik araştırma yöntemlerinden sadece bir tanesidir. Arkeoloji asıl olarak insanlığın kültürel geçmişini, kültürlerin değişimini ve birbirleriyle ilişkilerini inceler.
Bir bilim dalı olarak arkeolojinin geçmişi çok eski değildir. Büyük çaplı ilk kazılar 18. yüzyılda 79 yıӀında patlayan Vezüv Yanardağı'nın püskürttüğü lavların ve küllerin altında kalan eski Pompei ve Herkulaneum kentlerinde yapıldı. Bu kentlerin ortaya çıkarılması, Eski Roma kentleri konusunda yeni bilgilere ulaşılmasını da sağladı. Aynı yüzyılda İngiliz arkeolog John Frere, taştan yapılmış aygıtlarӀa soyu tükenmiş bazı hayvanların kemiklerini bir arada buldu. Frere, bu aygıtları yapmış olan insanlar ile soyu tükenmiş hayvanların aynı dönemde yaşadıklarını gösterdi; ama hiç kimse, yeryüzünde on binlerce yıl önce yaşamış insanların olabileceğine inanmak istemedi. Daha sonra bu bilgi bilim adamlarınca da doğrulandı. Antik Mısır yazısı olan hiyeroglifin 1822'de arkeologlar ve yazı uzmanları tarafından çözülmesi, arkeoloji için bir dönüm noktası oldu. Hiyeroglifin çözülmesinde kilit rol oynayan Rosetta Taşı’nda aynı sözcükler hem hiyeroglif hem de Antik Yunan yazısı ve başka bir tür Mısır yazısıyla yinelenmişti. Bu gelişme çok sayıda arkeologun Mısır'a ilgi göstermesine yol açtı. Yapılan kazılarla Antik Mısır’daki yaşama ilişkin yeni bilgilere ulaşıldı. Arkeolojinin en önemli buluşlarından olan Rosetta Taşı, günümüzde Londra'da British Müzesi'nde sergilenmektedir.
Arkeoloji neden bahsettik diyecek olursanız hemen sebebi açıklayalım. Tarihler boyunca arkeoloji pandemiler de insanların davranışlarını da inceledi. Covid-19 pandemisinde bir çok maske, önlük ve benzeri tek kullanımlık plastik kullanıldı ve insanlar tarafından doğaya atıldı, tıpkı tarihteki diğer pandemilerde olduğu gibi ve arkeoloji diyor ki insan tek suçludur.
Sunshine Coast Üniversitesi'nden (Avustralya) ortak yazarı Dr. Kathy Townsend'in Avustralya'nın Queensland kıyılarında ölü bir Yeşil deniz kaplumbağasının midesinde atılmış bir yüz maskesi bulması üzerine, York Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nden profesör John Schofield, "Arkeologlar olarak, hem genel anlamda hem de burada, bu özel durumda bu sorunu insan eylemlerinin yarattığını vurguluyoruz. Biri bu yüz maskesini taktı ve sonra attı."
Tazmanya Üniversitesi'nde siyaset ve uluslararası ilişkiler alanında kıdemli öğretim görevlisi olan Joanna Vince'e göre: "Arkeologların, politika kararlarını daha fazla bilgilendirmek için plastik kirliliği konusundaki kamuoyu tartışmalarına daha fazla dahil olmaları gerekiyor. İlk adım, arkeologların işbirliğini artırmaları. politika uzmanları, hükümet karar vericileri ve endüstri ile."
Tarihten ders almak veya almamak bizim elimizde. Yok olmak veya yok olamamak ta bizim elimizde.